Sehv ne demek Osmanlıca ?

Mecdulin

Global Mod
Global Mod
Sehv Ne Demek Osmanlıca? Bir Hikâyeyle Anlatmak İstedim...

Selam dostlar,

Bugün biraz içimi dökmek, biraz da hepimizin zaman zaman yaşadığı bir duyguyu anlatmak istedim. Hani insan bazen bir kelimenin içine gizlenmiş bir ömrü bulur ya… işte ben de “sehv” kelimesini öyle buldum. Eski bir kelime, Osmanlıca kökenli. “Yanılma”, “hata”, “dalgınlıkla yapılan yanlış” anlamına geliyor. Ama bence “sehv” sadece bir kelime değil; insan olmanın, kalp taşımanın, bazen düşünmeden konuşmanın, bazen de çok düşündüğü için susmanın adı.

Bir hikâyem var size, forumun sıcak ortamında paylaşmak istedim. Çünkü bu kelimeyi bir sözlükte değil, bir hikâyenin kalbinde buldum.

---

Bir Yanılgının Hikâyesi: Sehv

Ahmet, akılcı bir adamdı. Hayatı hep planlıydı; sabah kahvesini aynı saatte içer, masasına her gün aynı kalemle notlar alırdı. Mühendis olmanın getirdiği o çözüm odaklı, mantık dolu tavır hayatının her köşesine sinmişti.

Elif ise öğretmendi. Dünyayı kalbiyle ölçerdi. Bir öğrencisinin gözlerindeki hüzünü görür, onu kelimelerle değil, sessiz bir gülümsemeyle sarardı.

Birbirlerine âşık oldular. Ama biri “çözüm”ü severdi, diğeri “anlayış”ı. Biri sorunları planla aşmak isterdi, diğeri sadece “dinlenmek” isterdi.

Bir akşam, Ahmet eve yorgun geldi. Elif, gün içinde yaşadığı bir olayı anlatmak istedi.

“Bugün bir öğrencim ağladı,” dedi.

Ahmet hemen sordu: “Neden ağladı, bir çözüm buldun mu?”

Elif başını öne eğdi, “Bazen çözüm aramak değil, yanında durmak yeter,” dedi.

Ahmet anlamadı. Çünkü onun dünyasında her sorunun bir çözümü, her sessizliğin bir nedeni olmalıydı.

O gece sessizlik büyüdü. Aralarına görünmez bir duvar örüldü. İşte o anda “sehv” kelimesi orada doğdu.

---

Bir Kelimenin Derinliği

Osmanlıca’da “sehv” sadece bir hata değildir. Bilinçsizce yapılan, niyetinde kötülük olmayan yanılgıdır. İnsan bazen kalbini doğru yere koyamaz. Bazen doğru kelimeyi seçemez.

Ahmet de öyleydi. Elif’i anlamamayı seçmedi, sadece anlamaya yanlış yerden başladı.

Ve işte o gece, bir “sehv” işledi.

Ertesi sabah, kahvaltı masasında sessizlik hâlâ aynıydı. Ahmet elindeki bardağı sımsıkı tuttu, “Ben seni kırmak istemedim,” dedi.

Elif gözlerini kaldırdı, “Bilirim… işte o yüzden acıyor,” diye fısıldadı.

Ahmet o an anladı: Bazen “sehv” kelimesiyle insanın kalbi arasındaki mesafe, sadece bir anlayış kadar yakındır.

---

Erkekler Mantıkla, Kadınlar Kalple İnşa Eder

Bu hikâyede Ahmet bir “zihin”, Elif bir “kalp”ti.

Ahmet her duyguyu formüle etmek isterken, Elif her kelimenin ardındaki duyguyu görmek istiyordu.

Ahmet’in dünyasında “yanlış” düzeltilebilirdi, Elif’in dünyasında ise “yanlış” bazen sadece hissedilirdi.

“Sehv” işte bu iki dünyanın çarpıştığı yerdir.

Bir erkek “Ben seni üzmek istemedim” der.

Bir kadın ise “Ama üzdün” der.

İkisi de haklıdır. Çünkü biri niyetiyle, diğeri sonucu ile yaşar.

---

Zihin Susarsa, Kalp Konuşur

Günler geçti. Ahmet artık akşamları sessizliğin ortasında düşünmeye başladı. Elif’in bir sözü aklında yankılanıyordu:

“Sehv, bazen doğruyu yanlış zamanda söylemektir.”

O cümleyle uyandı bir sabah.

Kendini aynada izledi. Belki de hatalar kelimelerde değil, zamanlarda gizliydi.

O gün çiçek aldı, ama çiçeği verirken kelimeler yetmedi.

“Ben seni anlamaya geç kaldım,” dedi sadece.

Elif gülümsedi, “Geç kalmak da bir sehv’tir, ama bazen en güzel affın başlangıcıdır.”

---

Hepimiz Birer Sehv Taşıyoruz

Hepimiz Ahmet değil miyiz biraz?

Birini sevip, o sevgiyi doğru anlatamadığımız zamanlar olmadı mı?

Ya da Elif gibi, birinin yanlışını niyetine bakarak affettiğimiz anlar?

Osmanlıca’daki “sehv”, insana bunu hatırlatır: Yanılmak insana mahsustur, ama “sehv” affedilmeye layık bir yanılgıdır. Çünkü içinde kötülük değil, insani bir eksiklik vardır.

---

Forumdaşlara Bir Soru…

Dostlar, siz hiç “sehv” işlediniz mi?

Birine istemeden yanlış bir kelime söylediniz mi?

Ya da biri size yanlış yapıp, aslında sadece sizi anlamaya çalıştığını sonradan fark ettiniz mi?

Belki de hepimizin hayatında bir “sehv” anı vardır; bir mesajı zamanında atmamak, bir özrü geciktirmek, bir gülümsemeyi yarım bırakmak…

Ben kendi “sehv”imi bu hikâyede buldum.

Ya siz, kendi sehvinizi nerede bıraktınız?

---

Son Söz

“Sehv” kelimesi belki unutulmuş bir Osmanlıca kelime. Ama yaşarken hâlâ içimizde yaşıyor.

Her yanlış anlamada, her geciken özürde, her suskun bakışta biraz “sehv” var.

Ve belki de bu yüzden insanlık hâlâ umut taşıyor; çünkü “sehv” affı çağırır.

Dostlar, hikâyemi burada bitiriyorum.

Ama sizden duymak isterim: Sizin “sehv”iniz neydi?

Yorumlarınızda kendi hikâyenizi anlatın, çünkü her sehv bir ders, her ders bir kalp izidir.

---

Not:

“Sehv” — Osmanlıca’da yanılma, dalgınlıkla yapılan hata, istemeden yapılan yanlış.

Ama kalpteki anlamı çok daha derin: “İnsan olmanın nazik bir itirafı.”