Çarpıtma etik ihlali nedir ?

Gece

New member
Çarpıtma Etik İhlali: Bir Hikâyeyle Anlatmak İstedim...

Selam forumdaşlar,

Bugün size sıradan bir tanım değil, yaşanmış gibi hissedilen bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani bazen “etik ihlali” denince kulağa uzak gelir ya, sanki sadece akademik bir terimmiş gibi… Ama aslında hayatın tam içinde, iş yerinde, arkadaşlıkta, hatta bir sohbetin ortasında bile yaşanıyor.

Bu hikâyede, “çarpıtma” denilen o sessiz ama yıkıcı etik ihlalin nasıl bir hayatın içinden süzülüp geldiğini, nasıl insanları birbirine yabancılaştırdığını ve sonunda gerçeğin nasıl bir bedel ödettiğini anlatmak istiyorum.

---

1. Hikâyenin Başlangıcı: Aynı Ofiste, Farklı Dünyalar

Bir pazartesi sabahıydı. Ofiste herkesin elinde kahve, gözler uykulu ama yüzlerde hafta başının klasik gerginliği…

O gün, projenin sunumuna sadece üç gün kalmıştı.

Ekipte iki kişi dikkat çekiyordu: Selim ve Derya.

Selim analitik biriydi. Mantıkla düşünür, stratejiyle çözerdi her şeyi. İşine tutkuyla bağlıydı ama duygularla değil, planla hareket ederdi.

Derya ise bambaşkaydı. İnsanları anlar, aralarındaki küçük duygusal çatlakları fark ederdi. Onun için başarı kadar, insanların iyi hissetmesi de önemliydi.

İkisi birbirini tamamlıyordu aslında… ta ki “çarpıtma” denen sessiz ihanet, aralarına girene kadar.

---

2. Bir Raporun Hikâyesi: Gerçeğin Eğilip Bükülmesi

Ekip, büyük bir müşteri sunumu hazırlıyordu.

Selim verileri analiz etti, Derya sunumun hikâyesini yazdı. Her şey uyum içindeydi. Ama son anda müdürleri, raporun bazı verilerinin “daha etkileyici görünmesi” gerektiğini söyledi.

“Yani... biraz revize edelim, sadece algıyı güçlendirelim.”

Bu cümle masum gelmişti ilk başta.

Selim, o an tereddüt etmedi. “Tamam, yüzdelikleri yeniden düzenleriz. Rakam değişmiyor, sadece anlatım farkı.”

Ama Derya’nın içi burkuldu.

“Selim, bu doğru değil. Gerçekleri biraz bile bükersen, güven kaybolur.”

Selim ise sessiz kaldı.

Onun için önemli olan, sonucun iyi görünmesiydi.

Derya’nın ise yüreğinde bir çatlak oluşmuştu.

---

3. Çarpıtma: Küçük Bir Değişiklik, Büyük Bir Yıkım

Sunum günü geldi.

Rapor, gerçekten etkileyiciydi. Yatırımcılar alkışladı.

Selim’in yüzünde gururlu bir gülümseme, Derya’nın yüzünde ise derin bir huzursuzluk vardı.

O gece eve giderken Derya’nın iç sesi susmadı:

“Bir başarı için gerçeği eğmek... küçük bir şey mi, yoksa karakterin yönünü değiştiren bir kırılma mı?”

Bir hafta sonra olanlar, cevabı netleştirdi.

Müşterilerden biri, verilerin doğruluğunu sorguladı.

Küçük bir fark fark edilmişti — ama bu fark, bir etik çığ etkisine dönüşmüştü.

Selim’in soğukkanlı stratejisi, yerini savunmaya bıraktı.

Derya ise içten içe yıkılmıştı.

Çünkü o farkın ilk itirazını yapmamış olmak, vicdanında yankılanıyordu.

---

4. Erkeklerin ve Kadınların Farklı Tepkileri

Olay patladığında ekip ikiye bölündü.

Erkeklerin çoğu “Çözüm odaklı olalım, nasıl düzeltebiliriz?” diyordu.

“Verileri yeniden açıklayalım, stratejik bir düzeltme yaparız.”

Kadınlar ise farklı düşünüyordu.

“Bunu düzeltmek değil, anlamak gerekiyor. Neden böyle oldu? Kim, neden sustu?”

Bu fark, sadece düşünce farkı değil; bakış farkıydı.

Erkekler sonucu kurtarmaya çalışırken, kadınlar insanları kurtarmaya çalışıyordu.

Erkekler sistemin devam etmesini isterken, kadınlar güvenin yeniden inşa edilmesi gerektiğine inanıyordu.

Derya o akşam toplantı sonrası sessizce şunu söyledi:

“Biz verileri değil, gerçeği çarpıttık Selim. En büyük etik ihlal, sadece yanlış bilgi vermek değil; doğruyu sessizce değiştirmektir.”

Selim cevap veremedi.

O an fark etti ki, çarpıtma sadece raporda değil, karakterinde de bir iz bırakmıştı.

---

5. Çarpıtmanın Sessiz Bedeli

Haftalar geçti.

Olay yatıştı ama ekipteki güven bir daha tam kurulamadı.

İnsanlar birbirine bakarken artık “acaba?” diye düşünüyordu.

Çarpıtmanın bedeli, bir ceza değil, bir sessizlik olmuştu.

Selim’in stratejik aklı hâlâ parlaktı ama gözlerinde bir yorgunluk vardı.

Derya’nın iç sesi hâlâ “Keşke o an susmasaydım.” diyordu.

Çünkü etik ihlallerin en tehlikelisi, gürültüyle değil, sessizlikle olur.

Bir şeyin yanlış olduğunu bilip susmak, bazen o yanlışı yapmak kadar ağırdır.

---

6. Forumda Söz Size: Sizce Haklı Kimdi?

Forumdaşlar, siz olsaydınız o rapor masasında ne yapardınız?

“Gerçeği çarpıtmak” sadece verileri eğmek midir, yoksa gerçeği korumamak da aynı mıdır?

Bir ekipte sessiz kalan kişi, suça ortak mı olur?

Ve en önemlisi… sizce etik, bir ilke midir yoksa bir seçim mi?

Erkeklerin stratejik aklı mı doğruydu o durumda, yoksa Derya’nın vicdani sesi mi?

Belki ikisi de haklıydı, belki de etik dediğimiz şey, bazen gri bir alanın içinde kayboluyor.

---

7. Sonuç: Gerçek Eğildiğinde, İnsan da Eğilir

Bu hikâye bir uyarı gibi kalsın aklımızda:

Etik ihlal her zaman büyük bir sahtekârlıkla başlamaz.

Bazen sadece “algıyı düzeltmek” bahanesiyle, küçük bir çarpıtmayla girer hayatımıza.

Ama o küçük çarpıtma, güveni kemiren bir pas gibidir.

Bir kez başladı mı, sessizce büyür, ilişkileri zedeler, insanın aynasına bile gölge düşürür.

Selim’in stratejik aklı ve Derya’nın vicdani sezgisi, aslında birlikte hareket etseydi belki de hikâye böyle bitmezdi.

Belki de etik, tam olarak budur: akılla vicdanın aynı yöne bakması.

---

Forumdaşlar,

Bu hikâye belki de hepimizin içinde yaşanıyor.

Bir yerde bir rapor, bir cümle, bir yorum…

Gerçeği eğmeye kalktığımız her an, içimizdeki aynaya bir çatlak atıyoruz.

Siz hiç böyle bir durum yaşadınız mı?

Bir gerçeği “biraz” değiştirdiğinizde vicdanınız size ne söyledi?

Hadi konuşalım, çünkü bazen etik dediğimiz şey, birlikte konuştuğumuzda anlam kazanıyor.