Abd Ve Sscb Hangi Antlaşma Ile Stratejik Silahların Sınırlandırılması ?

Efe

New member
ABD ve SSCB Arasında Stratejik Silahların Sınırlandırılması Anlaşması

Soğuk Savaş dönemi, ABD ve SSCB (Sovyetler Birliği) arasında ideolojik ve askeri açıdan yoğun bir rekabetin yaşandığı bir dönemdi. Bu dönemde, iki süper gücün nükleer silahlanma yarışı, dünya barışı için ciddi bir tehdit oluşturuyordu. Ancak, 1960'ların sonlarına doğru, hem ABD hem de SSCB, nükleer silahların yayılmasını önlemek ve silahlanma yarışını sınırlamak amacıyla diplomatik yollar aramaya başladılar. Bu çabalar, 1972 yılında imzalanan Stratejik Silahların Sınırlandırılması Anlaşması (SALT I) ile somutlaşmıştır.

SALT I Anlaşması ve Temel Hedefleri

SALT I, ABD ve SSCB arasında 1972 yılında imzalanan bir antlaşma olup, stratejik nükleer silahların kontrol altına alınması ve sınırlanması amacı taşır. Bu anlaşmanın imzalanmasının en önemli nedeni, iki ülkenin birbirlerine karşı duydukları güven eksikliği ve nükleer silahların hızla artan sayısının yaratacağı tehditlerdi. Salt I, özellikle balistik füze sistemleri, nükleer başlıklar ve bu tür silahların taşınmasında kullanılan altyapıların sınırlandırılması üzerine odaklanmıştır.

SALT I anlaşması, esasen ABD ve SSCB'nin karşılıklı olarak nükleer silahlanma yarışını frenlemeye yönelik ilk büyük adımını temsil etmektedir. Bu anlaşma, her iki tarafın da ICBM'ler (Kıta İçi Balistik Füzeler), SLBM'ler (Denizaltından Fırlatılan Balistik Füzeler) ve stratejik bombardıman uçakları gibi ana nükleer silah sistemlerinde belirli bir sayı sınırına çekilmesini öngörmüştür.

SALT I'in Temel Maddeleri ve Etkileri

SALT I, nükleer silahların sayısını sınırlamanın yanı sıra, her iki tarafın nükleer silahlarının denetimi için bir dizi yeni mekanizma oluşturmayı da hedeflemiştir. Anlaşma ile her iki ülke de nükleer denetleme, silah denetimi ve hesap verebilirlik süreçleri konusunda belirli bir iş birliği yapmayı kabul etmiştir.

Bu antlaşmanın imzalanmasından sonra, ABD ve SSCB arasında silahlanma yarışı bir nebze olsa da duraklamış, ancak nükleer silahların sınırlanmasına yönelik daha derinlemesine çalışmaların ve yeni anlaşmaların zemini hazırlanmıştır. Ancak, Salt I'in getirdiği sınırlamalar her iki taraf için de yetersiz olarak görülmüş ve daha kapsamlı bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

SALT II Anlaşması ve Gelişen Durum

SALT I anlaşmasının ardından, 1979 yılında ABD ve SSCB arasında SALT II görüşmeleri başlamıştır. Ancak, SALT II'nin imzalanmasının ardından anlaşmaya taraf olan ülkeler arasında yaşanan siyasi gerilimler nedeniyle bu anlaşma hiçbir zaman yürürlüğe girmemiştir. SSCB'nin Afganistan'a müdahalesi, ABD'nin anlaşmadan çekilmesi ve iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilmesi, SALT II'yi fiilen geçersiz kılmıştır.

Bununla birlikte, SALT II'nin etkileri, ilerleyen yıllarda başka anlaşmalarla sürdürülmüştür. Bu dönemde, stratejik nükleer silahların sınırlanması amacıyla, ABD ve SSCB daha kapsamlı ve sürdürülebilir anlaşmalar imzalamaya devam etmişlerdir. Bu anlaşmaların çoğu, nükleer silahların sayısal olarak sınırlanmasının yanı sıra, silahların modernizasyonu ve yeni nesil nükleer silahların geliştirilmesi konusunda da kısıtlamalar getirmiştir.

Yeni Bir Dönem: START Anlaşmaları

SALT I ve SALT II'nin oluşturduğu altyapı, 1991 yılında imzalanan START I (Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması) ile devam etmiştir. Bu anlaşma, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından, ABD ve Rusya (SSCB'nin halef devleti) arasındaki nükleer silah sayısının azaltılmasını öngörüyordu. START I anlaşması, her iki ülkenin stratejik nükleer silahlarını büyük ölçüde sınırlamış ve tahrip gücü yüksek silahların sayısının azaltılmasını sağlamıştır.

START I anlaşması, SALT I ve SALT II'nin devamı niteliğindeydi, ancak START anlaşmaları daha somut hedeflere ve denetim mekanizmalarına sahipti. START anlaşmaları, her iki ülkenin nükleer başlıklarının sayısını azaltmayı, stratejik füzelerin sayısını sınırlamayı ve yeni nesil nükleer silahların geliştirilmesini engellemeyi hedefliyordu. Bu anlaşmalarla, ABD ve Rusya arasında güven artırıcı önlemler alınmış, nükleer silahlar konusunda önemli bir denetim süreci başlatılmıştır.

Nükleer Silahların Sınırlanması ve Uluslararası İlişkiler

SALT I ve sonrasındaki anlaşmalar, nükleer silahların sınırlanmasında önemli bir dönüm noktası oluşturmuştur. Ancak, bu anlaşmalar yalnızca ABD ve SSCB/Rusya arasındaki ilişkileri etkilemekle kalmamış, aynı zamanda diğer dünya ülkeleriyle yapılan silah kontrolü anlaşmalarının temellerini atmıştır. Özellikle Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (NPT), bu süreçte önemli bir rol oynamış ve dünya genelinde nükleer silahların yayılmasının engellenmesi için büyük bir uluslararası çaba ortaya konmuştur.

Bununla birlikte, nükleer silahların sınırlanması, küresel güvenlik dinamiklerini değiştiren karmaşık bir konu olmaya devam etmektedir. ABD ve Rusya'nın yanı sıra diğer ülkeler de bu anlaşmalara taraf olmuş ve nükleer silahların geleceği hakkında küresel bir diyalog başlamıştır.

Sonuç ve Günümüzdeki Durum

Bugün, ABD ve Rusya arasındaki nükleer silahlanma kontrolü hala devam eden bir mesele olup, geçmişteki anlaşmalar zamanla evrilmiş ve yeni çözüm yolları aranmaktadır. Nükleer silahların sınırlanması, uluslararası güvenlik, askeri strateji ve diplomatik ilişkilerde önemli bir yere sahiptir. Gelecekte, stratejik silahların sınırlanması konusunda daha geniş kapsamlı ve daha güçlü uluslararası anlaşmaların imzalanması beklenmektedir.

ABD ve SSCB arasında 1972'de imzalanan SALT I, bu alanda atılmış ilk önemli adımdı ve nükleer silahların sınırlanmasına yönelik küresel çabaların temelini oluşturmuştur. Bu tür anlaşmalar, dünya barışı için büyük bir önem taşımaktadır ve bu süreç, dünya çapında nükleer silahların azaltılması ve kontrolü için büyük bir fırsat sunmaktadır.